7 Eylül 2020 Pazartesi

Bi saniye bi saniye

bakar mısınız 
sanırım çürüyorum
sizden küçük bir söz
bir gülümseseniz mesela
belki benim ilacım
iksirim olacak
yatışacağım 
ve önemsizleşecek kahrım
kaşlarınızı çatıyorsunuz
gözlerinizi kaçırarak
ve alelacele
hayır önce bunlara inanmalısın
diyorsunuz
ama farkında mısınız
bana yalanlarım ortaya saçılana dek
sürecek bir yaşam vaadediyorsunuz
bir dakikanızı ayırabilir misiniz
devam edemiyorum diyorum
ellerinizdeki notlara göz atıp
yaşamak bisiklete binmek gibidir
unutulmaz diyorsunuz
elime bir ilaç tutuşturup
beni böyle bırakamazsınız
bakın
kapımın üstünde ismim yazmıyor
burada oturmuyorum diyorum
çok daha zor zamanlarınızdan bahsediyorsunuz
gözleriniz ilk kez ışıldarken
saatlerinize bakıyor ve 
gerçekten toparlanıp gidiyor musunuz

Bahar Yorgunluğu

sen benim bahar yorgunluğum

ne kadar ağır

bütün her şey canlanırken 

yatak döşek ruhum

ne zamandır

ağaçlarının gölgesindeyim

korunaklı ve sessiz

aklımın içindeki dallar tutuşuyor

duyuyor olabilir misin

karşımda yüzün toz toprak

eski ve değerli bir şeyler arıyorsun


https://soundcloud.com/sertan-k/bahar-yorgunlu-u

ay ışığının altında bir akşam

ay ışığının altında bir akşam
ve kelimeler çoktan kaçışmış
sağ beyin neydi sol beyin ne
zonklayıp duruyor bir yanım 
aslında kalbimden beklerdim
yutkuna yutkuna belki mideme bağırsaklarıma
kasıklarıma inmeliydi bu acı tat
ama yukarıya tırmanıyor demek

ay ışığına doğru

16 Haziran 2020 Salı

aklıma hep kötü şeyler geliyor

erken veya geç değil

bir binanın önündeyiz 

ve yıkılıyor pata küte

içindeki maketler yerlere saçılıyor

gözümüzün önünde

8 Haziran 2019 Cumartesi

Sana Dair Notlar


Eve dönebilmek için bazı sokakların içinden geçmen gerekir. Kaldırımlardan, korunaklı apartman önlerinden, bezgin ama kararlı insanların yakınlarından. İstersen bir süre için durup dinlenir, seni oradan alıp hiç bir yere götürmeyecek olanı bekleyebilirsin. Sokak sana istediğini vermeyebilir hatta Camus’un güneşi senin de ensende parlayıp işleri daha da zora sokabilir. Evini yeniden özlediğinde –tıpkı televizyona dalmış bir kimsenin yapacağı gibi- irkilir, işine kaldığın yerden devam eder gibi yola düşersin. 
Yola koyulmadan önce bilmelisin ki; atlaman, tırmanman, yaralanman ama durmaman nefes alman, tekrar hızlanman gerekebilir. Ceplerini kontrol et, çok az da olsa şansın yanında olduğundan emin ol. Sonsuz olasılıklar arasında kaybolmaktansa ihtimallerden herhangi birinin kuyruğuna takılmak da şansını korumana yardımcı olacaktır. 
Yürüdüğün zaman, durduğun, bakındığın zaman hepsinin senin zamanının bir parçası olduğunu sana söylemek istiyorum. Acele etmene gerek yok. İhtiyacın olan şeylerin kulağına fısıldandığını ama onları duyabilmenin de bir mesele olduğunu da unutma. Hiç bir şey ama hiç bir şey tek başına anlamlı veya anlamsız olamaz. 
Bir halk deyişine göre ‘her şeyin aşırısı zararlıdır.’ Yani diyorlar ki, kıvamı tutturabilirsen güzeldir her şey. Bir şeye diğer değişkenleri yok sayacak kadar yakından bakmak da bir aşırılıktır, unutma.

Tüm bunları bilmek ne işine yarayacak diye düşünebilirsin. Senden başka herkesin hiç çaba sarf etmeden gök kuşağının bütün renklerini görebildikleri sanrısına kapılabilirsin. Hayatı çalışmak, tatile çıkmak, güzel bir yerlerde güzel yemekler yemek gibi şeylerden ibaret olmadığını bildiğini biliyorum. Bizler acı ve can sıkıntısıyla yoğrulan hamurumuzu belki de hiç öğrenemeyeceklerimizin ardına düşerek dönüştürmeye çalışanlarız. Teslimiyet bize gösterilen yolların en israflı olanı. Zamanımızı ve yazık bilincimizi tüketen bir masal. Belki bir toz zerresisin evet ama elindeki sadece bu, bunu nasıl inkar edersin.

Elinde nasıl çalıştığını tam olarak bilmediğin bir makina ve alt yapısı onunla taban tabana zıt hayallerin var. Aslında oldukça basit bir yazılıma sahip bu makinanın kontrol edilemez oluşunun sebebi, verilerini senin boş bulunduğun zamanlara denk getirerek depolayan sinsice bir çalışma üslubuna sahip olması. Daha sen suya agu derken sistemin açılmış olması ise senin/insanlığın en talihsiz özelliği olabilir. Kayıt başlamış, kasetin makaraları dönüyor ve senin bundan haberin yok. Hayatının kayda değer bir bölümünü bunun sancısını çekerek, diğer kayda değer bölümünü kayıtları temize çekerek geçiriyorsun. Umut var, yok değil. Ama bunun gerçek bir haksızlık olduğu gerçeği inkar edilecek gibi değil. Farkındalık güzel ancak etrafımızdakilerin farkındalığı yoksa bu seni uyumsuz ve nevrotik birine dönüştürebiliyor. 
Tanrı yalnızlığını öyle seviyor ki, insanın tek başına mutlu olmasını bu yüzden lanetlemiş olabilir.

Bir şey daha

Biri ile dost olmak istiyorsan –bu kendin de olabilir- ona sık sık, kendisine yüklenmemesi gerektiğini söyle.  Çoğunlukla değişken bir sırayla ama her şey olur, de.

başlık.1

Bulduklarından biraz şikayetçi gibiydi daha açığı bulduklarının arama hengamesine değmediğini düşünüyordu. Bilmeye yaklaştığı her ana olan ilgisi, yeni bilginin kendi zihin fanusunun bulanıklığında salındığını fark etmesiyle kayboluyordu. Yaşamın en güzel tarafının onu yorumlamak olduğuna inanıyordu. Şimdi kendisine ‘düşünme yaşa!’ diyen kime itibar edebilirdi. Tabi ki zamanın içinde olduğunun bilincindeydi ama bu konuda pek iddialı değildi. Bazen günlerin birbirini çiğnercesine koşarak geçmişin kapısından geçip gittiklerini görebiliyordu. Yani aslında, sıra kendisine geldiğinde söyleyecekleri vardı ama bir şey söyleme heyecanına artık daha az sahip oluyordu.