20 Mayıs 2012 Pazar

VIII.

hurdacı, tekel, vapur düdüğü, tütün kokan adam renkli-renksiz ayakkabılarıyla göründükleri pencerenin karsısındaki duvar kagıdı kaplı betona yansıdıklarında, değil sözcükleri tokusturmak,gözgöze gelmenin bile etki dısı oldugu bi dunyanın soguk zeminine yapışabilirsin.ama bu da bişeyi değiştirmez. iki saniye beklesen olur .iki saat .iki gün.daha fazla değil.

Misal

Babanın gençliğinden bahsederken gerçeklik kavşağından
sert bir direksiyon hareketiyle çıkımı ve
seksenli yıllarda rus mafyasıyla ortak bir iş yaptığı
ama şimdi değinemeyeceğim aksiliklerden dolayı
bırak büyük paralar kazanmayı
canını zor kurtardığı hikaye/anı anlatımı esnasında
içtiği çorbayı masaya püskürten hain kız evlat da olabilirdin
ama sen zevkle ve hayranlıkla anlatılanları dinlerken şaşkınlıktan
ekmeğini kendi tabagına değil,babanın tabagına daldıran savsak evlat oldun.
yani sanırım salaksın ya da canın çok sıkılıyor artık.
ama kesin salaksın çünkü çorbaya ekmek banılmaz evladım

VII.

'ne söyledğinin bi önemi yok,bişey soyle yeter ki' başlıklı konumuz lavabo açacaklarına kadar gelmişti.evet birinin bişey soylemesi gerekirdi.o ben olmadım.

nasihat

saat dokuz buçuk civarında maltepe minibüsünde olmak.her iki yanında güçlü kollarını sergilemek isteyen iki adamhayvan tarafından kuşatılmak.-ve bu dandik bi kemal sunal mizahı değil-
ve keske kendikendiyle konuşmak delilik gibi ,delilik gibi değil de hani tuhaflık gibi birşey olarak algılanmasa.Olağan,sıradan bir şey olsa.Bence kimse kimseyi çekmezdi abi.
neyse sen yine de bir an önce maltepe minibüsünden in ve kendine çeki düzen ver.

VI.

ses ve ışık ayarlarını bile kendi kendime yapamadığım bir yerlerde kesinlikle izleniyor olduğumu farkettiğim zaman ayaklarımı ileriye doğru uzatıp,göğüslerimin suyun yüzeyine çıkmasına izin verdim.eh, iyi görünmeliydim.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

mutlu toplum

penis boyu ve öfke kontrolü arasında pozitif korelasyon varmış beyler.ortalama zaten iç açıcı değilken o kornalara daha az asılalım,yol verelim,selam verelim.canlarımız sıkılmasın boş yere.

anladım ki

Bütün horozları öldürüp uyumak lazım.

biznıs

Söyleyin söyleyin korkulacak bir şey yok, bile dedi.Sağ bacağımı diğerinin üzerine hızla atarak, korkmadığımı ispatlama işini tamamiyle ucuza malettim.Aptallık etmek istemediğim için yalan söylemeye en başından başladım.(Tanrı önce ademi yarattı.Sonra da onun kan ter ve gözyaşından havvayı.)Sonra sıkıldık.Peki tamam bu kadar yeter,bile dedi.Önce bir durdu ve hancı bana şarap ve kadın getir der gibi demli bir çay söyledi kendine.Dekor ağır ağır dönmeye başladı.

V.

kısa vadeli planlar yapıp hayatı boyunca yeni hedefler peşinde koşacağına uzun vadeli bi plan yapmaya karar verdiğinde intiharı düşünmeye başladı.tembellik yine galip gelmişti anlaşılan.sigarasına uzanacak hali kalmıyordu ne uzun vadesinden söz ediliyordu tanrı aşkına.tanrı demişken, insanı bu kadar kıskanmasına gerek yoktu.isterse karmaşanın allahını yaratabilirdi. sevgili tanrı,sevgili tanrılar; peşimizi bırakın.kanatsız varlık tasvir ediyor olabilirsiniz.uçabilmek için bi kanata ihtiyaç duyduğumuzu da nerden çıkardınız. bütün cinayetler de çaresizlikten gerçekleşir. bizi öldürüp, burnunun ucunda vızıldayıp gününü sikmeye çalışan sineği tek bir ters el hareketiyle yere seren şapkası yana sarkmış adam gibi gücünü ispatlamaya çaılşman.,oyunu istersem hemen sonlandırabilirim havaların..lütfen..
insanın kendini öldürmesi de bir cinayettir.sevgili arkadaşlar,tanrıya kafa tutmayalım.

IV.

'Sosyal bir hayvanım hadi asın beni' demiş bir düşünür, gayet sıradan bir gün gayet sıradan pijamalarını sıyırmış, klozetinde otururken.Bir an önce işini bitirip çıkmaktan başka bir şey düşünmeye karar verdiğinde hasıl olmuş bütün bunlar.
Ee tabi abi demiş kendi kendine.Mutfakla banyo arasında küflenmiş bir boru olduğu gerçeği karşısında.
Aslında tüm bunlar kabullenmeyle başlamış.'Savaşma,kabullen rahat et' demiş psikologu buna.Off demiş,beni canımdan bezdirmen karşılığında mı alıyorsun paramı?İşini doğru yap.
Güzelce sepetlenmiş ve sex bağımlıgına, gayet sıradan bir gün, gayet sıradan pijamalarını sıyırmış, klozetinde otururken bu cevabı vermiş.

bir dakika

ölüm korkusu hissetmek ve yaşamın aslında gözden çıkarılması çok da zor olmayan birşey olduğunu farketmek.onca soru onca çıkmaz onca paradoksun sonunda küçücük bir an'la ,önce kontrolden çıkması sonra değersizleşmesi,buff yokolup gitmesi.üstüne koca bir hayat kurduğun herşeyin,herhangi bir karıncanın küçük omuzlarında taşıdığı bir ekmek kırıntısı bile olmadığını farketmen.ve bu farketmenin bile senin içinde en ufak bir yaşam enerjisi oluşturmaya yetmemesi.tamam,karamsar değilsin.anlamsızlaşması işine bile gelir, çünkü bir anlam arayışına girmeyeli uzun zaman oluyor.hımm anlıyorum.aslında bu da suni bir keyifle kaplanmış, tepkisiz dünyanı açıklıyor.hımm anlayamıyorum.bu kapı kilitli.ne benim ne de sizin girmenize izin var.o yüzden ikileyin..

III.

-onu her gördüğümde su dolu küvete açılan sıcak suyun, küvetin tüm ısısını ele geçirmesi gibi, parmak uçlarımdan saç tellerime dek hissettiğim şeyi,hayatı boyunca sadece kızıyla, o da sapıkça bi yakınlık kurmayı başarmış biri üreme güdüsüyle mi açıklayıyor yani ?
-devam edecek misin?
-bi tur bekleyeceğim.

II.

artık neredeyse tamamiyle 'o' olup, yakasından yakalamak istediğin adamlarla aranda nekrofilik bir ilişki olduğu söylenebilir.çünkü bir kere hepsi cansız ve bu fazlasıyla karışık.nefes alabilenlere oranla daha canlı cümleler kurabilirler,kapıyı çalmadan yatak odana dalabilirler,herkesin içinde olan 'sen' den falan bahsedip seni uykusuz bırakabilirler.bu aslında büyütülecek bir şey değil, ne kadar korkuyorsunuz ölümden.

I.

çok kısık gözlü çocuk içeri girdiğinde,şişman boksör olan dışarı çıktı.o şarkı.
telefon çaldı.efendim buyrun?.eski bir arkadaş.yine o şarkı.
yanmadı dedi.ne?.sigaran.yanmadı.bi saattir içiyorsun.o.
onyedi basamak saydım.onsekizincide bitip yeniden başladı.
bi süre sakinleşip, delirmeyi sürdürüyorduk ki,güneş,dışarıdaki iki haftadır satılmayan zerzevatı toparlayıp günü erken bitirdi.o şarkı bitmedi ama

diş fırçası

O gün, etrafındaki herkesi ürküttüğü halet-i ruhiyesi sebebiyle kaldığı odasına geri getirildiğinde,cevap vermesi gereken soruları vardı.
Tabi bir de, hastabakıcı,karısı ve bir kaç arkadaşının soruları.
Ekşimiş suratıyla çelikten komidinin üzerinde duran diş fırçasını gösterip 'bana değil,ona sorun' dediğinde, karısı ağlayarak kaçtı odadan.Yineledi:'Ona sorun.Ona.Bana değil.'
Sökülüp çıkartılmış kapı kolu yuvasını diş fırçasıyla döndürüp kaçmıştı işte odasından.Bunda ağlayacak bir şey göremiyordu.