30 Temmuz 2013 Salı

xxııı.

Sonbaharın ortalarıydı ve gözbebeklerinin şu parıltıları bir bir sönmeye başladığında, hızla aşağı dogru yuvarlanmaya başladı. KÜÇÜLDÜ, KÜÇÜldü, küçüldü ve nihayetinde toz olup dağıldı. Bu aslında güneşin istifasını bulutların ve yağmurun suratına çarpıp gitmesi kadar olağandı ama yine de hayalkırıklığı penceresinden şaşkınıkla kafasını uzattı.Şimdi zar atacağız ve şansı olan geç bir saatte girdiği evinin kapısının hemen önünde kapaklanıp hıçkırıklara boğulacak. Sesini yükseltme! Yükseltme şu siktiğimin sesini banaa! Öncesinde takip etmeyi meziyet sandığı rotayı kayıtlarından silip, bir süre kendisini salınmaya bırakacak.Havadaki toz zerrecikleri gibi. Kalp kırıklığı bu şehirdeki ihalelerin hepsini topluyor, bardağını fırlatacaksın. Hayır dramı seviyorsun sen! Kendine bir dram yaratmaya bayılıyorsun! Bardak yine de metanetle yuvarlanacak, yuvarlanacak, yuvarlanacak ve nihayetinde toz olup dağılacaktır efendim.Sonrasında havadaki toz zerrecikleri meselesini biliyoruz.

18 Temmuz 2013 Perşembe

neler oluyor

Biz daha bu cümleyi bitirmeden gökyüzünden hızla düşen kapsül kafasında kocaman bir yarık açıp kaldırımın kenarına düştü ve olan bitenden sorumlu olmadığını ispatlamak istercesine bir müddet daha yavaş yavaş yuvarlandı. Önce dizlerinin üzerine ve sonra yere düşerken,kulakları uğultudan başka bir şey duymuyordu. Saniyede yüzlerce düşüncenin geçtiği bilinci cılız bir 'neler oluyor' sorusunda asılı kaldı. Düşünmeye devam edebilseydi, soracağı o kadar çok soru olacaktı ki. Artık şanssız olduğuna mı inanması gerekecekti mesela ki kapsül gelip kafasına isabet etmişti? Gerçekten inandığı için mi burada, bu sokaktaydı? İnançları yüzünden ağır bedeller ödemesi gerekli miydi? Şayet gerekiyorsa, buna hazır mıydı? O lanet olasıca kapsül hangi elden hangi hakla fırlatılmıştı? Bir üniforma ve sikindirik bir kağıt parçasına sahip olmak insanlara, düşüncelere acı ve ölüm saçmaya nasıl oluyor da yetebiliyordu? Sorular ve cevapları hızla değer kaybederken, neredeyse sürreal denilebilecek görüntüler ve lisanını bilmediği seslerin istilası altındaki zihni bulandı durdu. Kafasından akan kan alnında ıslaklık hissi uyandırdığında buruşturduğu yüzü uzun süre öyle kalacaktı. Ölmüş olamam, dedi.-Konuşmak için dudaklarına ihtiyacı olmadı.- Ölmek bu hepsinin son bulması olmalı. Ama lan! daha önce ölmemişti ki.