16 Kasım 2012 Cuma

XXI.


Bir kez daha beni ölüm sessizliğimden kurtarıp çimenlerin üzerinde eğlenceli bir oyun oynamaya ikna ettiğinde, kızarmış tombul yanakları ve incecik dudaklarıyla gülümseyerek ellerime doğru uzanan bağımlılığımla barıştım. Ama gürültü bitmiyordu. Bitmeyecekti. Ben de kendi gürültümü kendim patlatmak için işe koyulmaya karar verdim. Ancak böyle kurtulmak mümkündü, tecavüzden. Kendi kendini sikecektin.Yine de beyni pili çıkarılınca durdurulabilen bir saat gibi düşünme sen.

30 Ekim 2012 Salı

XX.


Diğerleriyle birlikte yanmaktan son anda kurtulan fotoğrafı izlerken sürdürdüğü konuşmasını, her şeyin bir şeyi var diyerek tamamladı.Ne acı ki, anlattıkları arasında duyabildiğim tek şeydi. Ama fotoğrafta artık yaşamayan birinin, hayattayken daha  ölü olduğuna karar verdiği  gözlerini izlerken söyledikleri yüzünden onu yargılayacak kadar zalimleşmemiştim daha. Gözlerini, artık yaşamayan birinin, hayattayken daha ölü olduğuna karar verdiği  gözlerinden ayırmadan el yordamıyla bulduğu çakmağıyla önce sigarasını, sonra fotoğrafı tutuşturdu. Sonra sonra zaman aramıza geri döndüğünde , ne saçmalıyorsun, diyebildim.Diğerleriyle birlikte yanmaya kaldığı yerden devam eden fotoğraf önemini yavaş yavaş, kıvrıla kıvrıla yitirirken, bazı seçimlerin kum saatini nasıl evirip çevirdiğini düşünüyordum.Bütün olasılıklar havadaki toz zerrecikleriydi. Her şeyin bir şeyi vardı gerçekten.

11 Ekim 2012 Perşembe

XIX.


Ucu sivrice bir dal parçasının toprağı bile acıtarak bizi nasıl ayırdığını söyle ona. Saflarımızı tuttuğumuzu, gözlerimizi boyadığımızı ve bağıra çağıra öldüğümüzü. Değişen bir şey olmadığını, soy ağaçlarımızdan başka.Söyle ona, dansetmek istediğini söylediğinde, müziği tanıdığını düşündüğümü.Nasıl yanıldığımı

XVIII.


Gözlerimi kısıp, gelmişin  geçmişin perspektif ayarlarıyla oynadığımda, bacaklarımı önümde duran ağacın dallarından aşağı sarkıttığımı söyleyebilirim. Parmak uçlarımla martılara dokunduğumu da. Neyse ki pastoral bir ruhum olmadı hiç. Ama o gün bacaklarımı o ağacın dallarından sarkıttığıma yemin edebilirim.

23 Eylül 2012 Pazar

çöp

'' ...
insan ilişkileri ders 1
bina yıkılırken düşündüğün ilk şey altında kalmamak olmalıdır
insanilişkileri ders 2
sen dahil herkes bencil orospu çocuğunun tekidir.Bana paylaşımdan falan bahsetme
insanilişkileri ders 3
sevgi gösterilmez hissettirilir ve dava kapanır.sevgi arsızlığına luzüm yok. büyü
insanilişkileri ders 4
asla ama asla şarkı söylerken perdenin arkasına geçme
insanilişkileri ders 5
bir dakika ya sen kimsin ki insan ilişkileri dersi veriyorsun, demediysen gerisini okuma
insanilişkileri ders 6
bir dakika ya sen kimsin ki insan ilişkileri dersi veriyorsun, dediğin halde hala okuyorsan yaklaş birşey söylicem
insanilişkileri ders 7
ev adresini bilmediğin kimseye güvenme
insanilişkileri ders 8
ha ev adresini bildiklerine de güvenme
insanilişkileri ders 9
kendinde olmayanı başkasında aramak çöplükten medet ummak gibi bir şey
insanilişkileri ders 10
dün verilmiş söz güneşle birlikte tedavülden kalkar.aslolan şimdi'dir ''

sönmemiş bir izmaritin tutuşturduğu bu kağıt, kayıt altına alındı.

çeşitli şeyler

yaş olarak akran sayılabilecek birini sevmek kolay ama arada kan bagı
bulunmayan bir 60 yasında insanı sevebılmek bence yetenek ister,tecrube
ister he he evet
.
toplum gösterileri için cebimde taşıdığım adam dümeni ele geçiriyor, dedi.oha dedim
.
saat 18:00 itibariyle pişmanlık duyduğum hiçbir şey yok.
.
kız its no good adlı şarkı eve dansederek dönen sarhoşlar için gelsin.
.
tam olarak şehrin neresinde kaldığını bilmediğiniz otel pencerelerinden bakmayınız.sarkmayınız.
.
hiç kimsenin okumayacağını bilerek yazmaz kimse.en az bir kişi tarafından
anlaşılmak için yazılır yazılan.içinizdeki romantizmi skiyim ben sizin
.
uykusuz bir gecenin sabahında sade kahve, sigara, elliot smith.
.
beni biraz merak edin lan ibneler falan dedi kusmuk kokusundan duyamadık biz onu.
.
kapalıyız, ulaşılmak istemiyoruz demektir. kapıyı yumruklamayınız.
.
sırf onu, onun istediği gibi sevmediğiniz için nefretini kazandıgınız kaç kişi var?

XVII.

Yumruklarını sıkarak kollarını ileriye doğru itip, bir şeyi çeker gibi yaptığında kahkahası hızına yetişememişti.Nerden bilebilirdim ki ben! hahah Sesi, odanın duvarları arasından sekip geri döndüğünde, kendi kendini yakalayan her insanın yaptığı gibi derhal komodinin üzerine yapışmış mumu tırnaklarıyla kazımaya başladı.Bir anı ya da bir anıyı unutmamak için yeniden canlandırmış olabileceğini düşünerek rahatladı.Neyse ki, kendisine karşı hoşgörü besliyordu.Sabah ve akşam, aksatmadan

7 Eylül 2012 Cuma

XVI.

Bazı cevaplar, bazı cevaplardan daha elzem olabilir.Aslında sadece ayakkabı ve saçlarınızla barışık olmanız yeterli.Yine de karmaşadan basitliğe, basitlikten karmaşaya düzleminden devam ederken ilk acil çıkıştan kaçma planları yapıyorsanız, ellerinde sarap şişesiyle ağzından tükürükler saçan öfkeli adamlarla karşılaşabilirsiniz pekala.

mrl mrl

vişne çürüğü lekesi çıkmıyor vişne lekesi de çıkmıyor gerçi
tek pantolonum bu üstelik saçlarım da kokuyor bugün kaldırıyorum başımı
oğlum çok sinirli bazen vuracak sanıyorum bana, anlatıyor
sıkılıyorum birşey hissetmiyorum çoğunlukla birşey hissetmiyorum yapmaz diyorum yapar mı bilmiyorum
rüyama dönüyorum, onunla değil benimle konuşmalıydın diyor ne konuşmuşum
cevap vermiyor kesiliyor rüya atlıkarınca geliyor bir kaç komik hayvan sonra çıkıyorlar kadrajdan
uyanıyorum adımı hatırlıyorum sıkılıyorum oğlum vurmaz bana sever beni
şekersiz kahveye dönüyorum.hiç sevmem şekersiz kahve midemi bulandırıyor
midem bulansın istiyorum.üşiyim biraz diyorum hani sırf sarılayım şuna diye
üşüyemiyorum, üstelik sarhoş zaten itiyor beni yataktan

Dedi ki,

-ego ilizyondur.
-ego hamallıktır.
-ego bir çeşit modadır.
-ego sonradan kör olmaktır.
-ego varlıgını varlıgıma armağan etmektir.
-ego lunaparkta kusmamaktır.
-ego çıkışı olmayan gaz kütlesidir.
-yoktur ego.

1 Eylül 2012 Cumartesi

XV.

dağıldık. bir anda. süvari bey, kaynar suların altında can verdi. gözlerindeki korkuyu görmeseydik belki bu denli panik halinde kaçışarak çalışkan ve onurlu ırkımızın adına kara çalmış olmazdık. ama hainler ketılda ısıtmış oldukları kaynar suyu üzerimize boşalttılar. şeker kavanozunun içinde olanlarımız bu kez şanslıydı. janetin titrek bacaklarıyla uyumlu ağlamaklı sesi, sırtlanmış oldukları cesetlerle uzaklaşanlarımız dahil hepimizi etkilemişti. bu gün içimizden bir şey kopmuştu. koparılmıştı. koparılmıştık. ama mecbur değişecekti herşey, herakli de bir insandı ama doğru söylüyordu. spartaküs de vardı hem. belki artıklarla yetinmeyecektik artık,  hakettiğimizi alacaktık, bilmiyorduk. iyi bir lidere ihtiyacımız vardı ve belli ki bu janet değildi.

XIV.

jesus died for somebody's sins but not mine falan bağırıyor koordinatları belirlenemiyor diller uzanıyor eller ayakkabılarını cıkarıp yürüyor nehire dogru üzerini cıkarıyor sütyenının askıları omzundan aşagı salınıyor klasik. ayak parmaklarıyla tutunuyor yeryüzüne yürüyor yürüyor yürüyor

shoot the zombies(really do)

Kendisini tekrar ediyordu ya, tek yaptığı buydu. düşünce balonları arasında gidip gelmek pahalı. hersey o kadar ucuz değil. şımarıyordu biraz, kızarıyordu sonra. kendisine övgüler düzüyordu artık neredeyse, uyaklı redifli. ucuzlaşmıştı. kanalı değiştirdi o da. kendini yermektense, nankör evlat olmamayı falan denedi. uzandı dişlenmiş bir elmaya. ama korkmamalıymışız çünkü mesafeyi seviyormuş, vıcık vıcık bir anlayıştansa. farzı misal tabi. henüz kimse neler olduğunun farkında değil pek. evet. sıkılıyor yine besbelli. kanalı değiştirsin o da artık canım..ımm ne istiyordunuz hazretleri? nasıl hissetmek istiyordunuz? iyi mi, kötü mü yoksa? bir şey mi söylediniz? ha pekala..

20 Ağustos 2012 Pazartesi

not


Şimdi bakıyorum da, dünyanızda yaşamak için çok da kalın bir hırkaya ihtiyacım yok. Hatta siz önlerde yerinizi almışken, fonu istediğim renge boyayabiliyor, pikapa sevdiğim plaklardan birini yerleştirebiliyorum. Birisi sizi istemediğinde, çektiğinizi söylediğiniz acının, sizi oyununa almayan mahalle arkadaşınıza duyduğunuz nefretle aynı şey olduğunu yüzünüze baktığımda görebiliyorum. Ama bu neredeyse cömertçe harcadığınız gözyaşlarınıza inanmadığım anlamına gelmiyor. Ama dikkatli olun. Sizi duyuyorum.

31 Temmuz 2012 Salı

XIII.

Ne zaman kendisinden seçim yapması istenilse, saçlarından kavranmış kafasının su dolu bir lavaboya sokulacağı korkusuna kapıldığından, geniş ağzıyla alelacele kopardığı havayı ciğerlerine gönderir, gözlerini kapatır ve nefesini tutmaya başlardı. Ama bu kez nefesini yavaşça bıraktı ve işaret parmağıyla avucumun içine 'hazırlıksız yakalanmaktan nefret edıyorum.' yazdı.

25 Haziran 2012 Pazartesi

XII.

Öğle sıcağının altında fena halde kavrulan yol boyunca, kollektif bilinçten uzak, her birinin çalakalem bir egoyla varedildiği anlaşılan duvar yazı ve resimlerini izleyerek yerini aldığı bu sokakta, tıpkı seker gibi bir kaç adım attı ve 'Bu gezegende bize yetecek hava yok ve bu gezegende içinde boğulduğumuz bir hava var.' yazısının tam altına,duvarın dibine işedi.

XI.

Ne diyordum? Yeni kimliklerinizle tanıştınız mı? Yeni kimliğinizi iyi tanıyın, yuları boynuna geçirebilmek için.Susturun bence , 'kendine bir yüz edinmen lazım,çektirilecek fotograflar için.' diye iç geçiren şair ruhlu zavallı içsesinizi.

X.

'Kuvvetle muhtemeldir ki, evrim ve evrimleşme diye nitelendirilen yaradılış konusu şeytanın insanla olan derdinin bitmediğinin göstergesidir.'  Uykusu kaçtı.Yanında yolculuk edenlerden hangisine aitti bu cümle?Sakalsız olana.Bir ilaç daha gönderdi, peşinden sürükleyip durduğu zavallı bedenine.

IX.

-bazen konusurken duyuyorum kendimi.ve kim bu gerizekalı diyorum.
çantasının fermuarını kapadı.sonra açtı yine kapadı.
sonra açtı ve yavaş yavaş tekrar kapadı.
-aptal fermuar bozulmuş, dedi.

20 Mayıs 2012 Pazar

VIII.

hurdacı, tekel, vapur düdüğü, tütün kokan adam renkli-renksiz ayakkabılarıyla göründükleri pencerenin karsısındaki duvar kagıdı kaplı betona yansıdıklarında, değil sözcükleri tokusturmak,gözgöze gelmenin bile etki dısı oldugu bi dunyanın soguk zeminine yapışabilirsin.ama bu da bişeyi değiştirmez. iki saniye beklesen olur .iki saat .iki gün.daha fazla değil.

Misal

Babanın gençliğinden bahsederken gerçeklik kavşağından
sert bir direksiyon hareketiyle çıkımı ve
seksenli yıllarda rus mafyasıyla ortak bir iş yaptığı
ama şimdi değinemeyeceğim aksiliklerden dolayı
bırak büyük paralar kazanmayı
canını zor kurtardığı hikaye/anı anlatımı esnasında
içtiği çorbayı masaya püskürten hain kız evlat da olabilirdin
ama sen zevkle ve hayranlıkla anlatılanları dinlerken şaşkınlıktan
ekmeğini kendi tabagına değil,babanın tabagına daldıran savsak evlat oldun.
yani sanırım salaksın ya da canın çok sıkılıyor artık.
ama kesin salaksın çünkü çorbaya ekmek banılmaz evladım

VII.

'ne söyledğinin bi önemi yok,bişey soyle yeter ki' başlıklı konumuz lavabo açacaklarına kadar gelmişti.evet birinin bişey soylemesi gerekirdi.o ben olmadım.

nasihat

saat dokuz buçuk civarında maltepe minibüsünde olmak.her iki yanında güçlü kollarını sergilemek isteyen iki adamhayvan tarafından kuşatılmak.-ve bu dandik bi kemal sunal mizahı değil-
ve keske kendikendiyle konuşmak delilik gibi ,delilik gibi değil de hani tuhaflık gibi birşey olarak algılanmasa.Olağan,sıradan bir şey olsa.Bence kimse kimseyi çekmezdi abi.
neyse sen yine de bir an önce maltepe minibüsünden in ve kendine çeki düzen ver.

VI.

ses ve ışık ayarlarını bile kendi kendime yapamadığım bir yerlerde kesinlikle izleniyor olduğumu farkettiğim zaman ayaklarımı ileriye doğru uzatıp,göğüslerimin suyun yüzeyine çıkmasına izin verdim.eh, iyi görünmeliydim.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

mutlu toplum

penis boyu ve öfke kontrolü arasında pozitif korelasyon varmış beyler.ortalama zaten iç açıcı değilken o kornalara daha az asılalım,yol verelim,selam verelim.canlarımız sıkılmasın boş yere.

anladım ki

Bütün horozları öldürüp uyumak lazım.

biznıs

Söyleyin söyleyin korkulacak bir şey yok, bile dedi.Sağ bacağımı diğerinin üzerine hızla atarak, korkmadığımı ispatlama işini tamamiyle ucuza malettim.Aptallık etmek istemediğim için yalan söylemeye en başından başladım.(Tanrı önce ademi yarattı.Sonra da onun kan ter ve gözyaşından havvayı.)Sonra sıkıldık.Peki tamam bu kadar yeter,bile dedi.Önce bir durdu ve hancı bana şarap ve kadın getir der gibi demli bir çay söyledi kendine.Dekor ağır ağır dönmeye başladı.

V.

kısa vadeli planlar yapıp hayatı boyunca yeni hedefler peşinde koşacağına uzun vadeli bi plan yapmaya karar verdiğinde intiharı düşünmeye başladı.tembellik yine galip gelmişti anlaşılan.sigarasına uzanacak hali kalmıyordu ne uzun vadesinden söz ediliyordu tanrı aşkına.tanrı demişken, insanı bu kadar kıskanmasına gerek yoktu.isterse karmaşanın allahını yaratabilirdi. sevgili tanrı,sevgili tanrılar; peşimizi bırakın.kanatsız varlık tasvir ediyor olabilirsiniz.uçabilmek için bi kanata ihtiyaç duyduğumuzu da nerden çıkardınız. bütün cinayetler de çaresizlikten gerçekleşir. bizi öldürüp, burnunun ucunda vızıldayıp gününü sikmeye çalışan sineği tek bir ters el hareketiyle yere seren şapkası yana sarkmış adam gibi gücünü ispatlamaya çaılşman.,oyunu istersem hemen sonlandırabilirim havaların..lütfen..
insanın kendini öldürmesi de bir cinayettir.sevgili arkadaşlar,tanrıya kafa tutmayalım.

IV.

'Sosyal bir hayvanım hadi asın beni' demiş bir düşünür, gayet sıradan bir gün gayet sıradan pijamalarını sıyırmış, klozetinde otururken.Bir an önce işini bitirip çıkmaktan başka bir şey düşünmeye karar verdiğinde hasıl olmuş bütün bunlar.
Ee tabi abi demiş kendi kendine.Mutfakla banyo arasında küflenmiş bir boru olduğu gerçeği karşısında.
Aslında tüm bunlar kabullenmeyle başlamış.'Savaşma,kabullen rahat et' demiş psikologu buna.Off demiş,beni canımdan bezdirmen karşılığında mı alıyorsun paramı?İşini doğru yap.
Güzelce sepetlenmiş ve sex bağımlıgına, gayet sıradan bir gün, gayet sıradan pijamalarını sıyırmış, klozetinde otururken bu cevabı vermiş.

bir dakika

ölüm korkusu hissetmek ve yaşamın aslında gözden çıkarılması çok da zor olmayan birşey olduğunu farketmek.onca soru onca çıkmaz onca paradoksun sonunda küçücük bir an'la ,önce kontrolden çıkması sonra değersizleşmesi,buff yokolup gitmesi.üstüne koca bir hayat kurduğun herşeyin,herhangi bir karıncanın küçük omuzlarında taşıdığı bir ekmek kırıntısı bile olmadığını farketmen.ve bu farketmenin bile senin içinde en ufak bir yaşam enerjisi oluşturmaya yetmemesi.tamam,karamsar değilsin.anlamsızlaşması işine bile gelir, çünkü bir anlam arayışına girmeyeli uzun zaman oluyor.hımm anlıyorum.aslında bu da suni bir keyifle kaplanmış, tepkisiz dünyanı açıklıyor.hımm anlayamıyorum.bu kapı kilitli.ne benim ne de sizin girmenize izin var.o yüzden ikileyin..

III.

-onu her gördüğümde su dolu küvete açılan sıcak suyun, küvetin tüm ısısını ele geçirmesi gibi, parmak uçlarımdan saç tellerime dek hissettiğim şeyi,hayatı boyunca sadece kızıyla, o da sapıkça bi yakınlık kurmayı başarmış biri üreme güdüsüyle mi açıklayıyor yani ?
-devam edecek misin?
-bi tur bekleyeceğim.

II.

artık neredeyse tamamiyle 'o' olup, yakasından yakalamak istediğin adamlarla aranda nekrofilik bir ilişki olduğu söylenebilir.çünkü bir kere hepsi cansız ve bu fazlasıyla karışık.nefes alabilenlere oranla daha canlı cümleler kurabilirler,kapıyı çalmadan yatak odana dalabilirler,herkesin içinde olan 'sen' den falan bahsedip seni uykusuz bırakabilirler.bu aslında büyütülecek bir şey değil, ne kadar korkuyorsunuz ölümden.

I.

çok kısık gözlü çocuk içeri girdiğinde,şişman boksör olan dışarı çıktı.o şarkı.
telefon çaldı.efendim buyrun?.eski bir arkadaş.yine o şarkı.
yanmadı dedi.ne?.sigaran.yanmadı.bi saattir içiyorsun.o.
onyedi basamak saydım.onsekizincide bitip yeniden başladı.
bi süre sakinleşip, delirmeyi sürdürüyorduk ki,güneş,dışarıdaki iki haftadır satılmayan zerzevatı toparlayıp günü erken bitirdi.o şarkı bitmedi ama

diş fırçası

O gün, etrafındaki herkesi ürküttüğü halet-i ruhiyesi sebebiyle kaldığı odasına geri getirildiğinde,cevap vermesi gereken soruları vardı.
Tabi bir de, hastabakıcı,karısı ve bir kaç arkadaşının soruları.
Ekşimiş suratıyla çelikten komidinin üzerinde duran diş fırçasını gösterip 'bana değil,ona sorun' dediğinde, karısı ağlayarak kaçtı odadan.Yineledi:'Ona sorun.Ona.Bana değil.'
Sökülüp çıkartılmış kapı kolu yuvasını diş fırçasıyla döndürüp kaçmıştı işte odasından.Bunda ağlayacak bir şey göremiyordu.